2015 yılının ilk yazısını böyle güzel bir konuya ayırmak beni çok mutlu etti.
Bugün Peygamberimiz HZ.Muhammed (S.A.V ) 'in dünyayı şereflendirişinin 1444 üncü yılı.
Hz.Abdullah ile Hz.Amine'nin ilk ve tek evlatları.Önce yetim sonra öksüz kalmış bir peygamber.
''Hz.Muhammed'' (S.A.V)'in doğumgünü.Doğum günün kutlu olsun ya Resulullah...
Doğumunda o kadar çok mucize olmuş ki.Okumuşsunuzdur,okuyoruzda; ama ben en çok Hz.Amine annemizin ağzından anlatılan kıssaları severim.Belki bu yüzdendir ki kızımın göbek adını ''Amine'' koydum.Dilerim Allah'tan kızımda Hz.Amine gibi bir kadın olsun.İsminin erdemini taşısın.
Hadi gelin bu mübarek gecede o kıssalardan birini okuyalım.
Peygamberimizin (s.a.v.) doğmasını
annesi Hz. Âmine şöyle anlatıyor:
(Doğum anı geldiğinde heybetli bir ses
işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni
sığadı. O andan sonra bende korku ve ürperti kalmadı. O anda çok susamıştım.
Hararetten yanıyordum. Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti
bana verdiler. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez
susuzluğum gitti. Sonra büyük bir nûr gördüm, evim o kadar nûrlandı ki, o
nurdan başka birşey görmüyordum. O sırada çok hatunlar gördüm. Boyları uzun,
yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafını sarıp, bana hizmet eden bu hatunlar,
Abdi Menâf kabilesinin kızlarına benzerlerdi. Yine o sırada beyaz, uzun ve
gökden yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm.
Dediler ki, Onu insanların gözünden
örtün. O anda bir grup kuşlar peyda oldu. Ağızları zümrütten, kanatları
yakuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana korku gelip
terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu. O halde iken gözümden
perdeyi kaldırdılar. Bütün yer yüzünü doğudan batıya kadar gördüm. Üç alem
(bayrak) dikilmişti. Onların biri maşrıkta (doğuda), biri magribte (batıda)
biri de Kâ’benin üstünde idi. Etrafımda çok sayıda melekler toplandı. Muhammed
(s.a.v.) doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını
kaldırdı ve Aniden gökden bir parça beyaz bulut indi, onu kapladı.
Bir ses
işittim: (Ona magribden maşrıka kadar her yeri gezdirin. Tâ ki cümle Alem onu
ismiyle cismiyle ve sıfatıyla görsünler) diyordu. Sonra o bulut gözden kayboldu
ve Muhammedi (s.a.v.) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada
üç kişi gördüm ki, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Birinin elinde gümüşten bir
ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı.
İbrikten sanki misk damlıyordu. Muhammed’i (s.a.v.) o leğenin içine koydular.
Mübârek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar. Sonra mübârek başına
güzel koku sürdüler, mübârek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular.)
Dilerim Allah'ım; beni,ailemi sevdiklerimi tüm İslam alemini ;Hz.Muhammed (S.A.V) in ümmetini Cennetine nasip eder.
Pek şarkı dinlemem ,canım sıkıldığında ise Dursun Ali Erzincan'lının '' Sen Hala 40 Yaşındasın'' şiirini dinlerim. Tüm üzüntülerim uçar gider , ne kadar saçma şeylere üzüldüğümü anlarım.
Yazıyı yazarken sürekli dinledim.Hadi bir kerede siz dinleyin.Hayırlı Kandiller.Dualarınızda olmak ümidiyle....
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN:)ÇOK BEĞENDİM BLOGUNUZU GÜZELLİKLERİ PAYLAŞIMDA BULUŞALIM :))SEVGİLERİMLE
YanıtlaSilGüzel yorumlarınız için teşekkürler blogunuza mutlaka geleceğim.
Sil